
Allah yolunda öldürülenleri sakın 'ölüler' saymayın. Hayır, onlar, Rableri Katında diridirler, rızıklanmaktadırlar. Allah'ın Kendi fazlından onlara verdikleriyle sevinç içindedirler. Onlara arkalarından henüz ulaşmayanlara müjdelemeyi isterler ki onlara hiçbir korku yoktur, mahzun da olacak değillerdir. Onlar, Allah'tan bir nimeti, bir fazlı (bolluğu) ve gerçekten Allah'ın mü'minlerin ecrini boşa çıkarmadığını müjdelemektedirler. (Al-i İmran Suresi, 169-171)
Ve sakın Allah yolunda öldürülenlere "ölüler" demeyin; hayır onlar diridirler. Fakat siz bunun şuurunda değilsiniz. (Bakara Suresi, 154)
Allah yolunda öldürülenlerle ilgili olarak Allah'ın Kuran'da bildirdiği bir başka konu ise, şehitlerin Allah Katında hidayetlerinin tamamlandığı ve cennete kabul edilerek kurtuluşa erenlerden olduklarıdır.
Nitekim Rableri onlara (dualarını kabul ederek) cevab verdi: "Şüphesiz Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden bir işte bulunanın işini boşa çıkarmam. Sizin kiminiz kiminizdendir. İşte, hicret edenlerin, yurtlarından sürülüp-çıkarılanların ve yolumda işkence görenlerin, çarpışıp öldürülenlerin, mutlaka kötülüklerini örteceğim ve onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacağım. (Bu,) Allah Katından bir karşılık (sevap)tır. (O) Allah, karşılığın (sevabın) en güzeli O'nun Katındadır." (Al-i İmran Suresi, 195)
Allah yolunda hicret edip öldürülen veya ölenlere gelince muhakkak Allah, onları güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Şüphesiz Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır. Onları, kendisinden gerçekten hoşnut kalacakları bir yere sokacaktır. Şüphesiz Allah, bilendir, halimdir. (Hac Suresi, 58-59)
İşte bu ayetlerde Allah yolunda öldürülen insanlarla ilgili bildirilen bu gerçekler de, Kuran'ın halk arasında pek bilinmeyen ve konuşulmayan sırlarından biridir.
İZZET ALLAH KATINDAN
VERİLİR
Ahirete inanmayan ve tek hayatının dünya hayatı olduğunu zanneden insanların büyük bir kısmı, dünyada güç, kudret ve üstünlük bulmaya çalışırlar. Hayatları boyunca bunun hırsı ile çabalarlar. Kendileri için gücün, üstünlüğün ve onurlu olmanın ölçüleri ve değerleri vardır. Buna göre zengin olmak, yönetici olmak, sözü geçen olmak, ün sahibi olmak gerekir. Bunlardan birini kaybettiklerinde ise tüm itibarlarının, onur ve izzetlerinin yerle bir olduğunu düşünürler. Oysa bu çok büyük bir yanılgıdır ve Allah onların bu yanılgılarını Kuran'da şöyle açıklar:
Kendilerine güç (izzet) sağlasınlar diye, Allah'tan başka ilahlar edindiler. Hayır; (o yalancı ilahlar) onların tapınışlarını inkar edecekler ve onlara karşı çelişkiye düşecekler." (Meryem Suresi, 81-82)
Tek güç ve izzet sahibi olan Allah'tır ve Allah gücü ve izzeti dilediğine verir. Dolayısıyla, güç ve üstünlük sağlamak için Allah'tan istemek dışında sebepler ve aracılar arayanlar, bunları Allah'a ortak koşmuş olurlar. Çünkü ne malın, ne itibarın, ne de mevkinin insana güç sağlamaya yetecek bir iradesi yoktur. Ayrıca, Allah her insandan tüm bunları bir anda çekip alabilir. Örneğin en üst mevkideki bir insan bir anda mevkisiz, malsız ve itibarsız kalabilir. Çünkü herşeyin tek ve gerçek sahibi olan Allah'tır.
Allah, izzet ve onuru, Kendisi'ne dost olan, gönülden bağlı, Kuran'a uyan kullarına verir. Kuran'a uyan bir insan, hiçbir zaman kendisini ahirette Allah'ın karşısında küçük düşürecek, onu utandırıp, pişmanlığa sevk edecek bir ahlaka ve tavra yaklaşmaz. Hiçbir insandan korkup çekinmez, kimseye yaranmaz, kimsenin güç ya da zalimliğinden korkup çekinmez. Sadece Allah'ı razı etmek ister ve sadece Allah'tan korkup sakınır. Bu nedenle hiçbir zayıflığı, insanlar karşısında ezikliği yoktur. Mala, zenginliğe, makam ve mevkiye sahip olmasa dahi Allah onu Kendi Katından yardımıyla güç ve şeref sahibi yapar. Böyle bir insan aynı zamanda Kuran ahlakını yaşamanın ve imanın getirdiği üstünlüğü ve şerefi üzerinde taşır. Allah bunu bir ayetinde şöyle bildirir:
... Oysa izzet (güç, onur ve üstünlük) Allah'ın, O'nun Resûlü'nün ve mü'minlerindir... (Münafikun Suresi, 8)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder